31 Aralık 2009 Perşembe
15 Kasım 2009 Pazar
Zorbalıkla Maç Kazanmak
Çok heyecanlı süren bir maç aynı heyecanla berabere bitmiş uzatmalara hazırlanmak için takımlar benchlerine çekilmişken daha birkaç gün önce bizi zorbalıkla maç kazanmakla suçlayan zümrenin insanlıktan nasibini almamış güruhunun yaptıklarını görünce normal sürenin bitimine kadar o organizmaların nasıl olay çıkarmadan durduğuna hayret eder buldum kendimi.
Fenerbahçe benchi arkasındaki güruhun iki kişiye karşı akın etmeye kalkması ve üstlerine ellerine ne gelirse fırlatmalarıyla başlayan olay karşı pota arkasından atlayarak Fenerbahçe benchine meyleden, koşan cisimlerden öndekinin tırsıp geri kaçtıktan sonra arkasından gelenin Terence Kinsey'e yumruk atmasıyla alevlendi. Kinsey haliyle sakinliğini koruyamayarak saldırgana aynı dilde cevap vermeye kalkınca sahaya yağan maddeler 19.05.2007 tarihinde Mecidiyeköy'de yaşananları hatırlattı. Sağanak yağmurda şemsiyesiz kalmış basketbolcularımız soyunma odasına gitti ve maç garip bir kararla yaklaşık 15-20 dakika sonra uzatmalardan itibaren devam etti. Tribünlerin kesin olarak boşaltılması gerekirken ve oyuncularımız can güvenliği endişesi yaşarken sadece saha içindeki koltuklarda oturan ve aslında olaylara müdahil olmayan kadınlı çocuklu ailelerin tribüne çıkartılarak maçın oynatılması gerçekten garipti. Demek ki kısmi tribün boşaltma diye bir uygulama da varmış bunu da bugün öğrenmiş olduk.
Maçın teknik analizine girmeye pek gerek görmüyorum. Maç herşeye rağmen aynı heyecanla devam ederek iki uzatma sonunda takımımızın mağlubiyetiyle sonuçlandı. Akıllarımızda kalan ise elbette yaşananlar oldu. Galatasaray basketbol şube sorumlusu Yiğit Şardan'ın olayların üstüne yaptığı açıklamalarda geçen "Olaylar Fenerbahçe - Efes maçında yaşananlar yanında solda sıfır kalır." minvalindeki bölüm zihniyetin sakatlığını ayan beyan ortaya koyuyor. Biz o maçta olanlar doğruydu demiyoruz ve gereken yerde kendimizi de eleştirebiliyoruz bir taraftar olarak fakat aynı tutumu ezeli rakipten beklemek belki de abartı bir iyimserlikti. Yine de hadi taraftarlarını geçtik yönetici mevkinde oturan bir kişiden böyle açıklamalar duymak insanın sinirini daha da çok bozuyor.
Öyle ya da böyle bu maç da geride kaldı. Takımımızın da eleştirilecek çok yanı var elbette ama böyle bir maçtan sonra eleştirmek elimden gelmiyor. Tanjeviç'e bile laf söyleyemiyorum. Sadece merak ediyorum Işın Çelebi şu an ne düşünüyor ve daha çok merak ediyorum bize 5 maç seyircisiz oynama cezası veren federasyon,disiplin kurulu bu maçtan sonra nasıl bir karar verecek. Göreceğiz ve unutmayacağız!
Fenerbahçe benchi arkasındaki güruhun iki kişiye karşı akın etmeye kalkması ve üstlerine ellerine ne gelirse fırlatmalarıyla başlayan olay karşı pota arkasından atlayarak Fenerbahçe benchine meyleden, koşan cisimlerden öndekinin tırsıp geri kaçtıktan sonra arkasından gelenin Terence Kinsey'e yumruk atmasıyla alevlendi. Kinsey haliyle sakinliğini koruyamayarak saldırgana aynı dilde cevap vermeye kalkınca sahaya yağan maddeler 19.05.2007 tarihinde Mecidiyeköy'de yaşananları hatırlattı. Sağanak yağmurda şemsiyesiz kalmış basketbolcularımız soyunma odasına gitti ve maç garip bir kararla yaklaşık 15-20 dakika sonra uzatmalardan itibaren devam etti. Tribünlerin kesin olarak boşaltılması gerekirken ve oyuncularımız can güvenliği endişesi yaşarken sadece saha içindeki koltuklarda oturan ve aslında olaylara müdahil olmayan kadınlı çocuklu ailelerin tribüne çıkartılarak maçın oynatılması gerçekten garipti. Demek ki kısmi tribün boşaltma diye bir uygulama da varmış bunu da bugün öğrenmiş olduk.
Maçın teknik analizine girmeye pek gerek görmüyorum. Maç herşeye rağmen aynı heyecanla devam ederek iki uzatma sonunda takımımızın mağlubiyetiyle sonuçlandı. Akıllarımızda kalan ise elbette yaşananlar oldu. Galatasaray basketbol şube sorumlusu Yiğit Şardan'ın olayların üstüne yaptığı açıklamalarda geçen "Olaylar Fenerbahçe - Efes maçında yaşananlar yanında solda sıfır kalır." minvalindeki bölüm zihniyetin sakatlığını ayan beyan ortaya koyuyor. Biz o maçta olanlar doğruydu demiyoruz ve gereken yerde kendimizi de eleştirebiliyoruz bir taraftar olarak fakat aynı tutumu ezeli rakipten beklemek belki de abartı bir iyimserlikti. Yine de hadi taraftarlarını geçtik yönetici mevkinde oturan bir kişiden böyle açıklamalar duymak insanın sinirini daha da çok bozuyor.
Öyle ya da böyle bu maç da geride kaldı. Takımımızın da eleştirilecek çok yanı var elbette ama böyle bir maçtan sonra eleştirmek elimden gelmiyor. Tanjeviç'e bile laf söyleyemiyorum. Sadece merak ediyorum Işın Çelebi şu an ne düşünüyor ve daha çok merak ediyorum bize 5 maç seyircisiz oynama cezası veren federasyon,disiplin kurulu bu maçtan sonra nasıl bir karar verecek. Göreceğiz ve unutmayacağız!
15 Ekim 2009 Perşembe
3 Kuruşluk Fenerbahçe Taraftarı
Erkekler voleybol da, Galatasaray ile yaptığımız maç sonrası kırılan koltukların kulüp tarafından değerlendirilmesi şu yönde oldu;
"...25 adet koltuk kırılmıştır. Bu kapsamda Türkiye Voleybol Federasyonu'ndan Kulübümüze gönderilen yazıda, söz konusu koltukların Fenerbahçe seyircisi tarafından kırılıp kullanılamaz hale geldiği ve 1625 TL tutarındaki hasar maliyetinin Kulübümüz tarafından karşılanması gerektiği bildirilmiştir.
Bu tip olaylar FAIR PLAY anlayışı açısından da, ceza maliyetleri açısından da büyük rahatsızlık yaratmaktadır. Kulübümüzün hiç bir maddi kazancının olmadığı bir karşılaşmada tazminat sorumluluğu doğuran bu olaylar, sonuç olarak Kulübümüzün kaynaklarının heba olmasına sebebiyet vermektedir.
Söz konusu olayların bu şekilde devam etmesi halinde bu tip karşılaşmaları SEYİRCİSİZ oynamanın, Kulübümüzün menfaatleri açısından daha uygun olacağını üzülerek bildirmek isteriz."
Bu açıklamadan sonra kulubün gözünde nerelerde olduğumuzu iyice anlamış oluyoruz. Yıllar önce milyonlarca.com sitesini destekleyenler, Türkiye de voleybola karşı olan ilginin nerelerde olmasına rağmen her maçına desteklemek için gelenler şimdi kulubün gözünde bir hiçler.
Kulubün gitgide "tekel" olarak yönetilmesi ve algıların hareketli seyirci profilini yerlere indirmesi bu işleri yokuşa sürüyor. Sonuçları ne olursa olsun, Fenerbahçemize vereceğimiz desteği hiçbir güç engelleyemecektir!
Fenerbahçe Halktır ve hep öyle kalacaktır.
Fenerbahçe ve Çeşme Meydanı
Fotoğrafın tarihi 5 Şubat 1955.
Fenerbahçe-Galatasaray erkek basketbol maçından bir kare.
Memduh Yükman'ın ölümsüzleştirdiği resmin altındaki yazı şöyle:
"Dün geceki Fenerbahçe-Galatasaray maçında taraftarların tezahüratı. Bir Fenerbahçe taraftarı galibiyet sevinciyle borusunu öttürüyor.. Yanda Çeşmemeydanlı Fenerliler.."
Nazım Özbay'ın yazdığı haberde ilginç satırlar da var.
"Karşılaşmayı 6 bin seyirci takip etti. Bilet bulamayanlar atlı polis kordonu ile durdurulabildi."
"Maçın oynanma saati yaklaştığı zaman Spor ve Sergi Sarayının dışında en azından 5 bin meraklı içeriye girecek "gediği" aramakla meşguldüler. Emniyet ve Jandarma kuvvetlerinin sıkı tertibatı ile geçilmez bir atlı polis kordonu, Spor ve Sergi Sarayını herhangi bir tecavüzden korumakla vazifelendirilmişti."
"Salonun içinde ve bilhassa oyun sahasının kenarlarındaki kalabalık seyirci grupları, maçın başlama saatinde uzun bir gecikmeye sebep oldular. Tekrar istenen polis kuvvetlerinin yardımı ile oyun sahası bir müddet için tahliye ettirilebildi. Ve mutad saatten tam 55 dakika sonra taraftarların muazzam tezahüratı arasında maça başlandı."
Çeşme Meydanı, eski Kurtuluş'un bir mekanı. Şimdiki adı Sefa Meydanı olan bu bölge, ağır Fenerbahçeliliği ile bilinirdi. Hatta Teknik Üniversite salonunda oynanan bir Fenerbahçe-Galatasaray erkek basketbol maçına, girecek kapı bulamayıp, camı çerçeveyi indirerek girmelerine dair muhteşem bir hatıra da vardır.
Evet, devir değişti.
Evet, Fenerbahçe çok güzel yerlere geldi.
Evet, Fenerbahçe hala en büyük.
Ve evet, bu resimdeki insanların geri gelmesini istemek hayal.
Ama şu ortam nereye gitti arkadaş?
Ya da şöyle soralım. İçimize siniyor mu bu farklılıklar?
Fenerbahçe taraftarının çevrelediği saha amansız bir arena olmalı, monoton bir agora değil.
Fotoğrafa bakıp da son tahlilde aklına "Fenerbahçe halkın takımıdır" cümlesinden başka bir şey gelebilen varsa buyursun.
Maçın sonucu ile bitirelim. 55-47 Fenerbahçe kazanmış.
Fenerbahçe:
Sacit (3), Altan (27), Erdoğan (16), Hikmet (7), Yılmaz (2), Mete, Erol
Galatasaray:
Yalçın (26), Yüksel (4), Üner (6), Yavuz (8), Tunç (2), Özer (1), Tuğrul, Sinan
Fenerbahçe, Halktır.
http://forum.fenerbasket.com/viewtopic.php?f=5&t=81
27 Ağustos 2009 Perşembe
12 Ağustos 2009 Çarşamba
Tekzip
Ligin ilk maçı olan Denizlispor müsabaka öncesi 100 TL olarak belirlenen deplasman tribünü bilet fiyatlarını sert bir tutumla eleştirip artık "muhteşem taraftar" sözünün bir pazarlama aracı olarak kullanıldığına dikkat çekmiştik. Keza, daha sonra Fenerbahçe Taraftarlar Birliği olarak imza attığımız "futbol izleyicileri sizin köleniz değildir" başlıklı yazıda da fahiş fiyat uygulamasına artık bir son verilmesi gerekliliğini söylemiştik.
Tüm tribünlerin ortak sorunu olduğuna inandığımız "fahiş fiyat uygulaması" boş tribünlere oynanan futbolun baş sorumlusudur. Fakat görülen o ki, bizler bilet fiyatlarının aşağı çekilmesi için bir yaptırım beklerken adeta dalga geçercesine fiyatların daha da yukarı çekildiğine şahit oluyoruz. 16 Ağustos Pazar günü evimizde Sivasspor ile oynayacağımız karşılaşmanın en ucuz bilet fiyatı 55 TL olarak belirlenirken bu oran geçtiğimiz sezonla kıyaslanınca %25'lik bir artışa tekabül ediyor. "Fenerbahçe" ismini sık sık kurulduğu günlerde halkla iç içe olmasından doğal bir kıvanç duyan camiamız nedense kulübümüzün "halk"tan koparılmasına seyirci olmaktan öteye gidememektir.
Yönetimimizi "fahiş fiyat uygulaması" konusunda duyarlı olmaya çağırıyoruz. Bununla birlikte, bu külübün taraftarlarının belli bir kesimden gelmediğini hatırlatmak istiyoruz. Her konuda Avrupa'ya özenen futbol yöneticilerinin artık biraz da bilet fiyatları uygulaması hususunda onların ne yaptığına bakmalarını öneriyoruz. Dünyanın en büyük kulüpleri dahi dar gelirli taraftarları için kale arkası fiyatlarında düzenlemeye giderken kulübümüzün yenilenen statla birlikte bu konuda çok katı fiyatlar belirlemesini üzüntüyle karşılıyoruz. Ayrıca geçtiğimiz hafta yaptığımız açıklamayı "tekzip" etmek zorunda kalıyoruz. çok kombine sattırmanın yüksek fiyatlı bilet satışı yapmaktan geçtiğine inanan yönetimimizi bu konuda bir kez daha düşünmeye çağırıyoruz.
Grup CK
Tüm tribünlerin ortak sorunu olduğuna inandığımız "fahiş fiyat uygulaması" boş tribünlere oynanan futbolun baş sorumlusudur. Fakat görülen o ki, bizler bilet fiyatlarının aşağı çekilmesi için bir yaptırım beklerken adeta dalga geçercesine fiyatların daha da yukarı çekildiğine şahit oluyoruz. 16 Ağustos Pazar günü evimizde Sivasspor ile oynayacağımız karşılaşmanın en ucuz bilet fiyatı 55 TL olarak belirlenirken bu oran geçtiğimiz sezonla kıyaslanınca %25'lik bir artışa tekabül ediyor. "Fenerbahçe" ismini sık sık kurulduğu günlerde halkla iç içe olmasından doğal bir kıvanç duyan camiamız nedense kulübümüzün "halk"tan koparılmasına seyirci olmaktan öteye gidememektir.
Yönetimimizi "fahiş fiyat uygulaması" konusunda duyarlı olmaya çağırıyoruz. Bununla birlikte, bu külübün taraftarlarının belli bir kesimden gelmediğini hatırlatmak istiyoruz. Her konuda Avrupa'ya özenen futbol yöneticilerinin artık biraz da bilet fiyatları uygulaması hususunda onların ne yaptığına bakmalarını öneriyoruz. Dünyanın en büyük kulüpleri dahi dar gelirli taraftarları için kale arkası fiyatlarında düzenlemeye giderken kulübümüzün yenilenen statla birlikte bu konuda çok katı fiyatlar belirlemesini üzüntüyle karşılıyoruz. Ayrıca geçtiğimiz hafta yaptığımız açıklamayı "tekzip" etmek zorunda kalıyoruz. çok kombine sattırmanın yüksek fiyatlı bilet satışı yapmaktan geçtiğine inanan yönetimimizi bu konuda bir kez daha düşünmeye çağırıyoruz.
Grup CK
11 Ağustos 2009 Salı
Denizli Hikayesi
Hafta içi Denizli maçının biletleri 100 TL olarak açıklanınca napıp edip oraya gitmek lazım dedik. Cepte bilet olmayacak gerekirse maçı da izleyemeyeceğiz ama oraya gideceğiz diyordu herkes. Ve bunun için bi otobüs dolusu deli lazımdı tabi. Otobüs 1 günde doldu ve cumartesi gecesi beklendi.
Cumartesi gecesi Kunta Mustafa Ağabey ile evlendirme dairesi önünden aldılar bizi ve yola koyulduk. Yola çıktığımızda kimsenin aklından maça nasıl gircez sorusu geçmiyordu. o yüzden direkt Denizli'ye gitmektense sür şoför abi Çeşme'ye dedik ve gittik. Burası bize kalsın
Çeşme'den çıktıktan sonra İzmir üzerinden Aydın ve Denizli'ye girdik ama araba o kadar yavaş ki yol hiç bitmiyor. Neyse ki arabada ki makara süper gidiyor yeni besteler gırla ama bakalım bu yeni besteleri tribünde söyleyebilecek miyiz?
Denizli'ye girdiğimizde şehir girişinde ki yemek yerlerine uğradık ve üzerine afiyet pilav üstü döner ve tonca salata yedik. Öyle bir yemişizki yemek sonrası tuvalette sıraya girmek zorunda kaldık.
Sonra gelen telefon ile Pamukkale yolunun girişinde GFB otobüsünü beklemeye koyulduk. Münferit gelenler ile hasret giderildi. ve GFB otobüsleri de gelince düştük yola, kısa bir polis araması ve eskortu ile tabi.
Stada gelince çevresini inletmeye başladık hemen. Maçın havasını almaya başlamıştık. Yeni besteleri ufaktan dökmeye başladık.
Stadın biletli girilen ara yerine bir şekilde girdikten sonra içeri nasıl gireriz diye düşünmeye başladık. Telefonlar aramalar falan. 30 kişide bilet yok. Bu arada 3 yıldızlı amir bile bizi içeri sokmak yollar arıyor ama onuda aşan şeyler söz konusu.
İşin özü Fenerbahçe'miz oralarda Allah korusun yalnız kalır diye gittiğimiz deplasmana giremedik. Tribünde ses nasıldı destek nasıldı inanın bilmiyoruz. ama gol olduğunda tribünün arkasında beklemek biraz acı verici.
Kimin cebinden bir maç için 100 TL çıkabilir ki? Ama oraya gidenler bunu düşünmediler. Gerekirse girmeyiz ama yine de gideriz dediler. Yolda, hem giderken hem de dönüşte şampiyonluk şarkıları söylendi. herkes inanıyor artık.
Biz girmeyelim deplasmana ama hep kazansın Fenerbahçe.
Bu sene tıklım tıklım otobüsler ile gidelim deplasmanlara. Sevdamıza kimse engel olamasın. Kenetlenelim ve şampiyon Fenerbahçe diye haykıralım.
*toplamda 1227 km yol yaptık İstanbul ve ege arasında "o" çizmiş olduk Dönüş Afyon'dan olunca.
EVREN.
Cumartesi gecesi Kunta Mustafa Ağabey ile evlendirme dairesi önünden aldılar bizi ve yola koyulduk. Yola çıktığımızda kimsenin aklından maça nasıl gircez sorusu geçmiyordu. o yüzden direkt Denizli'ye gitmektense sür şoför abi Çeşme'ye dedik ve gittik. Burası bize kalsın
Çeşme'den çıktıktan sonra İzmir üzerinden Aydın ve Denizli'ye girdik ama araba o kadar yavaş ki yol hiç bitmiyor. Neyse ki arabada ki makara süper gidiyor yeni besteler gırla ama bakalım bu yeni besteleri tribünde söyleyebilecek miyiz?
Denizli'ye girdiğimizde şehir girişinde ki yemek yerlerine uğradık ve üzerine afiyet pilav üstü döner ve tonca salata yedik. Öyle bir yemişizki yemek sonrası tuvalette sıraya girmek zorunda kaldık.
Sonra gelen telefon ile Pamukkale yolunun girişinde GFB otobüsünü beklemeye koyulduk. Münferit gelenler ile hasret giderildi. ve GFB otobüsleri de gelince düştük yola, kısa bir polis araması ve eskortu ile tabi.
Stada gelince çevresini inletmeye başladık hemen. Maçın havasını almaya başlamıştık. Yeni besteleri ufaktan dökmeye başladık.
Stadın biletli girilen ara yerine bir şekilde girdikten sonra içeri nasıl gireriz diye düşünmeye başladık. Telefonlar aramalar falan. 30 kişide bilet yok. Bu arada 3 yıldızlı amir bile bizi içeri sokmak yollar arıyor ama onuda aşan şeyler söz konusu.
İşin özü Fenerbahçe'miz oralarda Allah korusun yalnız kalır diye gittiğimiz deplasmana giremedik. Tribünde ses nasıldı destek nasıldı inanın bilmiyoruz. ama gol olduğunda tribünün arkasında beklemek biraz acı verici.
Kimin cebinden bir maç için 100 TL çıkabilir ki? Ama oraya gidenler bunu düşünmediler. Gerekirse girmeyiz ama yine de gideriz dediler. Yolda, hem giderken hem de dönüşte şampiyonluk şarkıları söylendi. herkes inanıyor artık.
Biz girmeyelim deplasmana ama hep kazansın Fenerbahçe.
Bu sene tıklım tıklım otobüsler ile gidelim deplasmanlara. Sevdamıza kimse engel olamasın. Kenetlenelim ve şampiyon Fenerbahçe diye haykıralım.
*toplamda 1227 km yol yaptık İstanbul ve ege arasında "o" çizmiş olduk Dönüş Afyon'dan olunca.
EVREN.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)