27 Ağustos 2009 Perşembe

55

Fenerbahçe - Sivas
Fenerbahçe - Sion

12 Ağustos 2009 Çarşamba

Tekzip

Ligin ilk maçı olan Denizlispor müsabaka öncesi 100 TL olarak belirlenen deplasman tribünü bilet fiyatlarını sert bir tutumla eleştirip artık "muhteşem taraftar" sözünün bir pazarlama aracı olarak kullanıldığına dikkat çekmiştik. Keza, daha sonra Fenerbahçe Taraftarlar Birliği olarak imza attığımız "futbol izleyicileri sizin köleniz değildir" başlıklı yazıda da fahiş fiyat uygulamasına artık bir son verilmesi gerekliliğini söylemiştik.

Tüm tribünlerin ortak sorunu olduğuna inandığımız "fahiş fiyat uygulaması" boş tribünlere oynanan futbolun baş sorumlusudur. Fakat görülen o ki, bizler bilet fiyatlarının aşağı çekilmesi için bir yaptırım beklerken adeta dalga geçercesine fiyatların daha da yukarı çekildiğine şahit oluyoruz. 16 Ağustos Pazar günü evimizde Sivasspor ile oynayacağımız karşılaşmanın en ucuz bilet fiyatı 55 TL olarak belirlenirken bu oran geçtiğimiz sezonla kıyaslanınca %25'lik bir artışa tekabül ediyor. "Fenerbahçe" ismini sık sık kurulduğu günlerde halkla iç içe olmasından doğal bir kıvanç duyan camiamız nedense kulübümüzün "halk"tan koparılmasına seyirci olmaktan öteye gidememektir.

Yönetimimizi "fahiş fiyat uygulaması" konusunda duyarlı olmaya çağırıyoruz. Bununla birlikte, bu külübün taraftarlarının belli bir kesimden gelmediğini hatırlatmak istiyoruz. Her konuda Avrupa'ya özenen futbol yöneticilerinin artık biraz da bilet fiyatları uygulaması hususunda onların ne yaptığına bakmalarını öneriyoruz. Dünyanın en büyük kulüpleri dahi dar gelirli taraftarları için kale arkası fiyatlarında düzenlemeye giderken kulübümüzün yenilenen statla birlikte bu konuda çok katı fiyatlar belirlemesini üzüntüyle karşılıyoruz. Ayrıca geçtiğimiz hafta yaptığımız açıklamayı "tekzip" etmek zorunda kalıyoruz. çok kombine sattırmanın yüksek fiyatlı bilet satışı yapmaktan geçtiğine inanan yönetimimizi bu konuda bir kez daha düşünmeye çağırıyoruz.

Grup CK

11 Ağustos 2009 Salı

Denizli Hikayesi

Hafta içi Denizli maçının biletleri 100 TL olarak açıklanınca napıp edip oraya gitmek lazım dedik. Cepte bilet olmayacak gerekirse maçı da izleyemeyeceğiz ama oraya gideceğiz diyordu herkes. Ve bunun için bi otobüs dolusu deli lazımdı tabi. Otobüs 1 günde doldu ve cumartesi gecesi beklendi.

Cumartesi gecesi Kunta Mustafa Ağabey ile evlendirme dairesi önünden aldılar bizi ve yola koyulduk. Yola çıktığımızda kimsenin aklından maça nasıl gircez sorusu geçmiyordu. o yüzden direkt Denizli'ye gitmektense sür şoför abi Çeşme'ye dedik ve gittik. Burası bize kalsın

Çeşme'den çıktıktan sonra İzmir üzerinden Aydın ve Denizli'ye girdik ama araba o kadar yavaş ki yol hiç bitmiyor. Neyse ki arabada ki makara süper gidiyor yeni besteler gırla ama bakalım bu yeni besteleri tribünde söyleyebilecek miyiz?

Denizli'ye girdiğimizde şehir girişinde ki yemek yerlerine uğradık ve üzerine afiyet pilav üstü döner ve tonca salata yedik. Öyle bir yemişizki yemek sonrası tuvalette sıraya girmek zorunda kaldık.

Sonra gelen telefon ile Pamukkale yolunun girişinde GFB otobüsünü beklemeye koyulduk. Münferit gelenler ile hasret giderildi. ve GFB otobüsleri de gelince düştük yola, kısa bir polis araması ve eskortu ile tabi.

Stada gelince çevresini inletmeye başladık hemen. Maçın havasını almaya başlamıştık. Yeni besteleri ufaktan dökmeye başladık.

Stadın biletli girilen ara yerine bir şekilde girdikten sonra içeri nasıl gireriz diye düşünmeye başladık. Telefonlar aramalar falan. 30 kişide bilet yok. Bu arada 3 yıldızlı amir bile bizi içeri sokmak yollar arıyor ama onuda aşan şeyler söz konusu.

İşin özü Fenerbahçe'miz oralarda Allah korusun yalnız kalır diye gittiğimiz deplasmana giremedik. Tribünde ses nasıldı destek nasıldı inanın bilmiyoruz. ama gol olduğunda tribünün arkasında beklemek biraz acı verici.

Kimin cebinden bir maç için 100 TL çıkabilir ki? Ama oraya gidenler bunu düşünmediler. Gerekirse girmeyiz ama yine de gideriz dediler. Yolda, hem giderken hem de dönüşte şampiyonluk şarkıları söylendi. herkes inanıyor artık.

Biz girmeyelim deplasmana ama hep kazansın Fenerbahçe.

Bu sene tıklım tıklım otobüsler ile gidelim deplasmanlara. Sevdamıza kimse engel olamasın. Kenetlenelim ve şampiyon Fenerbahçe diye haykıralım.

*toplamda 1227 km yol yaptık İstanbul ve ege arasında "o" çizmiş olduk Dönüş Afyon'dan olunca.

EVREN.

6 Ağustos 2009 Perşembe

Futbol İzleyicisi Sizin Köleniz Değildir

Başta futbolu yönetenler olmak üzere kulüpler‚ emniyet güçleri‚ basın ve futbolun tüm unsurları tarafından sadece "gelir elde edilecek tüketiciler" olarak görülen; zaman zaman da bazı olumsuz sahneler öne çıkarılarak neredeyse "terörist" muamelesine maruz bırakılan taraftarlar‚ diğer tüm unsurlar Federasyonlarda temsil edilirken‚ kendilerine bir yer bulamamışlardır.

Bunun doğal sonucu olarak‚ taraftarların yaşadığı sorunlar Federasyonlar bünyesinde tartışılamamış‚ gerçek öznenin kendisini ilgilendiren konular hakkındaki görüşleri ve sorunlara yönelik çözüm önerileri gündeme getirilememiştir. Bu nedenle‚ çözümü mümkün pek çok konu kangren halini almış ve tarafları farklı kutuplara itmiştir.

Deplasman biletleri konusu da -bilhassa bazı "Anadolu kulüpleri" tarafından- istismar edilen önemli bir konudur.

Anayasa ve yasalarla güvence altına alınan‚ eşitlik ve adalet kavramlarıyla korunan bir hak suistimal edilerek‚ rakip takım taraftarından haksız kazanç elde edilmek istenmektedir.

Son olarak Denizlispor yonetiminin Denizlispor-Fenerbahçe karşılaşmasının rakip taraftara ayrılan bölüm için bilet fiyatlarını 100TL olarak belirlemesi‚ taraftarlarımız arasında infial yaratmıştır.

Kendi taraftarlarına sezonluk kombine bileti için belirledikleri bedeli bir maç için istemektedirler.

Söz konusu yöneticiler yasa ve yönetmeliklerle sınırlı bir alanda faaliyet gösterdiklerini unutmuş‚ her istediklerini‚ istedikleri biçimde yapabileceklerini düşünmektedirler.

Türkiye Futbol Federasyonu´nun buna seyirci kalması bir ilgisizliğin göstergesidir.

Taraftarlara yönelik türlü sınırlandırmaları yetkileri gereği kurallaştıranların‚ sıra taraftar haklarına gelince bilgisizlik‚ çaresizlik ve vurdumduymazlık içinde olmaları düşündürücüdür.

Bu çerçevede biz Fenerbahçe Taraftarları‚ başta Fenerbahçeliler olmak üzere futbolseverleri; taraftarı yolunacak kaz gibi gören bu ve benzeri uygulamaları kınamaya ve protestoya davet etmekteyiz.

Çok sayıda taraftarımızın takımının yanında olamamasına neden olacak‚ bu fahiş fiyat uygulaması nedeniyle ilgililer hakkında yasal yollara başvuracağımızın da bilinmesini istiyoruz.

Türkiye Futbol Federasyonu´nu ise‚ önce bu tarz uygulamaları gerekli tedbirleri alarak derhal durdurmaya‚ sonrasında ise futbolun en temel unsurlarından biri olan taraftar temsilcilerinin Türkiye Futbol Federasyonu´nda temsili için olması beklenen çalışmaları yapmaya davet ediyoruz.

Spor kamuoyuna saygıyla arz ederiz.

FENERBAHÇE TARAFTARLARI

GFB

KFY

GRUP CK

1907 UNİFEB

GRUP LACİVERT

Vamos Bien

Grup İzmir

Sarı Lacivert Derneği

FeDeR (Fenerbahçeliler Derneği)

Tribünleri Bitirmeyin

"Muhteşem taraftar" söyleminin ülkemizde çoğu futbol yöneticileri tarafından pazarlama amacı olarak kullanıldığına üzülerek şahit olmaktayız. "Taraftarlık" kavramının gereksinim duyulduğunda futbolun olmazsa olmazı olarak gösterilmesine rağmen,çoğu zaman kar aracı olarak görülmesi son dönemdeki örnekleriyle ortadadır.Renkleri ne olursa olsun tribünlerdeki insanları yolunacak kaz olarak gören zihniyeti, taraftarlığı bir hayat tarzı olarak görenler olarak bir kez daha kınamakta tereddüt etmemekteyiz.

Süper Lig'in ilk haftasında deplasmanda karşılaşacağımız Denizlispor müsabakası öncesi rakip yönetimin açıkladığı fahiş bilet fiyatlarını şaşkınlıkla öğrenmiş durumdayız. 100 TL olarak belirlenen Fenerbahçe tarafı bilet fiyatının, Türkiye Futbol Federasyonu ve Kulüpler Birliği bazında dikkate alınması gerektiğine inanıyoruz. Aynı tribündeki bir sezonluk kombine fiyatının 100 TL olduğu düşünüldüğünde, Fenerbahçe taraftarı için belirlenen bilet fiyatının ülke gerçekleri bir yana mantıkla ne derece bağdaştığı soru işareti yaratmaktadır.Dünyayı sarıp sarmalayan ekonomik kriz ile birlikte ülkemizdeki insanların aylıkgeliri, alım gücü ve bilet fiyatlarını beraber düşündüğümüzde, bu fiyat anlayışının tam bir fiyasko olduğu aşikardır.

Türk Futbolu içerisinde kanayan bir yara haline gelen "fahiş fiyat"uygulamasının bir an önce son bulmasının talep edilmesi, her futbol taraftarı gibi bizim içinde bir haktır. Bu doğrultuda TFF'nin başta deplasman biletleri olmak üzere, tüm maç biletlerinde bir standart oluşturmasına tarafımızdan inanılmaktadır.Aksi takdirde bilet fiyatlarının önümüzdeki dönemde bir futbol erozyonu yaşatacağını anlamak pek zor değildir.

Son dönemlerde derbi maçları dahil, bir çok müsabaka da seyirci ortalamasının düşmesinin ana nedeninin bilet fiyatlarındaki ölçüyü aşan miktarlar olduğu bariz olarak anlaşılmaktadır. Avrupa'da insanların gelirinin ülkemizdeki gelir düzeyiyle kıyaslanamayacak oranda yüksek olmasına rağmen, bilet fiyatlarının bizden düşük fiyatta olması ülkemiz adına tam bir tezatlıktır.

İngiltere'de Newcastle United taraftarlarının takımları ikinci lige düşmesine rağmen kombine biletlerini bitirmesi, Almanya’da Dortmund tribünlerinde 60.000 üzerinde kombine satılması yadsınamaz birgerçekken, ülkemizde oynanan futbol müsabakalarındaki boş tribünlerin kime nefayda kazandırdığı merak uyandırmaktadır.

Tribünlerde aşık olduğumuz renklerin peşinde kendi imkanlarımızla koşarken, bir yandan da fahiş fiyatlarla yolunacak bir kaz gibi görülmenin dayanılmaz hafifliğini ! ehemmiyetle yaşamaktayız.

Bu taraftar kıyımının önlenmesi için , Türkiye Futbol Federasyonu'nu ve Kulüpler Birliği'ni göreve davet ederek, taraftara sahip çıkmalarını ve bilet fiyat algısını bir kritere bağlamalarını bekliyoruz.

Aynı zamanda farklı renklere sahip olsak da tüm tribünleri bu konuda tepki için göreve çağırıyoruz.

Saygılarımızla,

Grup CK

3 Ağustos 2009 Pazartesi

Ben Sana Mecburum

Hava sıcak, stad uzak... Herşeye rağmen Fenerbahçe'nin yanında olmaya gidecektik. Salı Pazarı'na geldiğimde kalabalık toplanmıştı çoktan. Belediye otobüsleri dolup dolup kalkıyordu. Toparlanmayı beklerken bulunabilen kısıtlı metrekaredeki gölgede biralar götürüldü. Malum stad İstanbul sınırlarına yakın bir dağın tepesine kurulduğundan oralarda alkol bulmak çölde su bulmaktan zor bir olasılıktı. Herkes gelince Grup CK ile birlikte otobüsümüze bindik ve düştük yollara, sevdamızı haykırmaya...

Halkalı civarında arkamızdan gelip öne geçen belediye otobüsleriyle konvoy halinde ilerlemeye başladık. Bu arada belediye otobüslerinden bir kareyi de paylaşayım.Görüldüğü üzere fazlasıyla balık istifi koşullarda stada ulaşmaya çalışıyordu taraftarlar. Biz onlar kadar elverişsiz şartlarda değildik ama 30 yıllık otobüsümüzün her an Olimpiyat Stadı'nın tozlu topraklı yollarında teklemesi ihtimali vardı. Neyse ki bir sorun olmadan stada ulaştık. Bizi karşılayan rüzgar eşliğinde buraya stad yapanları ana ana geçtik turnikelerden ve tribüne çıktık.
İlk iş fotoğraflarda da görülen pankartlarımızı asmak oldu. Akçay'dan Ben Sana Mecburum diyip buraya gönderenlere ayrıca teşekkürlerimizi sunalım. Tribüne girdiğimizde bütün gruplar ayrı yerlere konuşlanmıştı ve kimin nerde olduğu pek belli değildi. Sonunda organize olundu ve herkes orta katta toplandı. Deplasman tribünü havası yakalanmıştı sonunda. Tüm gruplar iç içe, omuz omuza Fenerbahçe için bağıracaktı.

Öncelikle İnleyen Nağmeler söylendi adet olduğu üzere bolca. Ayrıca yeni bir küfürlü içinde sekiz (8) hece barındıran besteler, eskilerden bol küfürlü tezahuratlar ve yine adet olduğu üzere Orası Beşiktaş Olsa da Ne Yazar söylendi uzun bir süre. Beşiktaş tarafında ise el kol hareketlerinden birşeyler söylendiği anlaşılıyordu ama ne söylediklerini duyamıyorduk. Zaten maç boyunca da üçlü çektikleri anlar dışında ve çok kısa bir süre Saldır Beşiktaş'ım Oley dışında bir ses gelmedi bizim yakaya. Dale yaptıklarında bile sadece hareket görünüyordu, ses yoktu. Dale demişken bu dalede uğursuz birşeyler olduğuna inanmaya başladım. Biz Efes Pilsen serisinde rehavete girip yaptık şampiyonluk gitti, dün Beşiktaş yaptı ardından gol oldu.

Maç başlayınca yine klasik olarak omuz omuza ve ardından gelen tezahuratlarla normal bir başlangıç oldu tribünde. İlk yarı boyunca da takımın sahadaki performansına paralel bir şekilde zaman zaman Nuri Ağabey'in yanlış tezahurat yönetimlerinin de etkisiyle düşük performanslı bir tribün oldu. Bazı zamanlar sesimiz çıktı fakat tempo olarak yanlış zamanda yanlış tezahuratların söylenmesi ve maçtan kopuk tezahuratlar performansı düşürdü. Böylece hem sahada hem tribünde iki taraf birbirine üstünlük sağlayamadan ilk yarıyı bitirdik.

İkinci yarıyla birlikte herşey değişmişti sanki. Beşiktaş'lılar üçlü çekmeye başladı, biz karşılık verdik. Uzunca bir süre karşılıklı tezahuratlarla üstünlük yarışına girildi. Beşiktaş tribünü düştüğü anlarda sazı elimize aldık ve üçlülerle değil bestelerle inlettik Olimpiyat Stadı'nı. Zaten hemen ardından takım da sahadaki üstünlüğü aldı ve Alex'in penaltısı geldi. Golden çok gol sevincinde bütün takımın tribüne koşması beni mutlu etti. Bu sene gerçekten takım ve taraftar kenetlenmiş durumda. Bunu önceki maçlarda da söylemiştim, her geçen maç daha emin oluyorum ve önümüzdeki maçlara daha umutla bakıyorum. Bu birliktelik gerçekten fazlasıyla umut veriyor.

Golden sonra tamamen susan Beşiktaş tribünlerine karşılık doğal olarak biz iyice coştuk. Dakikalar azaldıkça makaralar başladı. Yine küfürler edildi, şampiyonluk yarınlara kaldı, katal göt göt göt dendi. Kısacası bolca eğlenildi karşı tarafla. Kaptan Alex uçarak ikinci golü de yazdıktan sonra Beşiktaş'lıların merdivenlerde izdiham yaratması görülmeye değerdi. Staddan çıkmayın biraz taşşak geçelim dedikse de dinletemedik. Koşarcasına, uçarcasına terk ettiler stadı. Yalnız inatla kupa töreninin sonuna kadar çıkmayanlar da vardı ki onlar adına ben üzüldüm. Neyse, sonunda kaldık biz bize ve yorgunluktan, açlıktan iyice düşmüş nefeslere rağmen makaraya, eğlenceye devam ettik. Kupa kalktı, fişekler atıldı, Fenerbahçe'mizin bir kupa töreni daha izlenmiş oldu.Stadın labirent gibi koridorlarında birbirimizi kaybederek, azala azala çıktık dışarı. Her tarafta birbirini arayan insanlar, nereye gittiğinden emin olmadan yürüyenler vardı. Bir kez daha tüm mutluluğumuza rağmen bu stadı yapanların, burada maç oynatanların kulaklarını çınlattık. Daha onların çınlaması bitmeden biraz da tesadüfen otobüsümüzü bulduk ve umarım bir daha gelmemek üzere bu Olimpiyat dağından şehre indik. Hava serinlemişti ve kupayı kaldırmanın da mutluğuyla rahat bir uyku çekilebilirdi...
Fotoğraflar için Kemal Erden Kosova'ya çok teşekkürler...

2 Ağustos 2009 Pazar